Myus (Myos) Ancient City

Yolu çok kötü. Yuksekligi olan bir araciniz (jeep gibi) yoksa kesinlikle girmeyin. Yuruyerek de 1 km toprakta yürümek gerekiyor. Tek şeritli yol. Karsidan araç gelirse vay halinize ☺️. Virane olmuş. Görülmeye değer pek bir yanı yok. Tavsiye etmiyorum

Aracınız arazi aracı değilse gitmeyin çünkü yol yok. Tabelası bile tarihi eser niteliği taşıyor resmen, madem bakım ve yol yapmıyorsunuz ne diye yönlendirme levhası koyarsınız ki. İlerisindeki azap gölünün manzarası çok güzel, oraya gidebilirsiniz.

Herakleai, Milet ve Prien gibi yerler varken uğramaya gerek yok düşüncesindeyim. Şu andaki haliyle geçmişindeki hali bağdaşıyor. Menderes'in alüvyonlarıyla şehrin etrafı bataklığa dönüşmüş ve şehir Milet'e taşınmış. Bundan dolayı günümüze bir eser kalmamış. Zamanında 200 geminin yanaştığı koya sahipmiş. Yol binek araçlar için uygun değil. Motosiklet ve bisiklet rotası için güzel. Kalıntı olarak tepenin üstünde Bizans kalesi duvarları var. Tepenin etrafında ağaçların altında sutünlar ve düzgün taşlar mevcut.

İon Birliği üyesi on iki kentin en yoksul ve önemsizi belki de Myus idi. Bu konuda ona bir tek Lebedos rakip olabilirdi. Menderesin kenarındaki ören yeri bugün de ıssız ve terk edilmiş bir görünüm sergiler; yoğun karayolları trafiğinin bir hayli uzağında kalmakta ve pek az ziyaretçinin ilgisini çekebilmektedir. Günümüze erişen kalıntılar, onlara ulaşmak için sıkıntı çekmeye değmeyeceğini düşündürebilir gerçekten de. Ama yolların dışında, dünyanın bir ucundaki yerlerden hoşlananlar, sonucu ödüllendirici bulacaklardır. Myus, Avşar Mahallesinin kuzeybatısındadır; köyden yarım saatlik bir yürüyüş ile ören yerine varılabilir. Sarıkemer’de ayrılan yol da çok kötü sayılmaz. Başka bir seçenek ise Özbaşı Mahallesinden gelerek nehri geçmektedir. Miletos kazılarını sürdüren Alman ekibi Myus’ta da çalışmıştır. 1964 yılında küçük çapta devam ettirilen çalışmaların, bilinenlere önemli bir değişiklik getirmediği gözlemlenmektedir.

Myus (Grekçe: Μυοῦς), Aydın'nın Söke Ovası'nda, tarihi Karya bölgesinde yer alan bir Antik Yunan kenti. Yerleşke, İyon Birliği'ni oluşturan 12 İyon kentinden biridir. Kurulduğu dönemlerde yakınında bulunan Miletos ve Priene gibi Adalar Denizi kıyılarında yer alan bir liman kenti olmuş Myus, zamanla Büyük Menderes ırmağının getirdiği alüvyonların önünü kapatması ve denizden koparması nedeniyle önemini kaybetmiştir. On iki İyon şehri arasında en küçüğü olan kent, Strabon'un zamanında o kadar küçülmüştür ki politik açıdan Miletos'a bağlı hale gelmiş, en sonunda ise tamamen terk edilmiştir. Günümüzde Bafa Gölü'ne yakın Azap Gölü kıyısında bulunan kentin görülebilecek en önemli yapısı Bizans dönemini yansıtan kale kalıntılarıdır.

Yolu yok, tarla yolundan gidiliyor. Tepedeki harabe yapıya otların arasından patikadan ulaşılıyor. Unutulmuş harabe bir antik kent. Antik Kent Harabeleri denilse daha doğru olurdu.

Yolu stabilize ve pamuk tarlalarının hemen yanında. Özel idare yol ve tabelaya bütçe ayırmamış anlaşılan. Gidiş geliş zor görülecek dişe dokunur pek birşey var denemez. Bilgilendirici tabela olmadığından ekstra bir gayretle kendiniz araştırmanız gerekiyor. Gitmeyin bir şey kaybetmezsiniz.

According to the Greek geographer and historian Strabo, Myus was founded by Kydrelos, the son of Kodros, the legendary king of Athens. The location of the settlement was chosen because of its attractiveness: on a small peninsula jutting out into the waters of the Latmian Gulf, which is now Lake Bafa. Myus always was the smallest of the Ionian cities in Asia Minor, which was due to its location. Soon after its founding, the Latmian Gulf began to silt up. Myus was located in a place where the process of alluvium deposition started earlier than in the case of Miletus. In addition, as a result of the creation of the marshy area around the town, its residents began to get sick from malaria, transmitted by mosquitoes. The scale of the rapid collapse of Myus can be illustrated by the fact that its port could hold a fleet of 200 ships in 499 BC. This fleet represented the Persian strike force made up of Greek and Phoenician ships, gathered in order to conquer the island of Naxos. However, five years later, during the Battle of Lade, Myus could provide only three ships due to the siltation of its port. About 465 BC, Myus, together with Magnesia on the Maeander and Lampsakos (now Lapseki), was given as a gift to Themistocles by Persian King Artaxerxes. Themistocles, the heroic Athenian commander, was the author of the subterfuge that allowed the Athenians to win in the naval battle of Salamis, fought against Persia in 480 BC. He was also one of the creators of the Delian League. But he fell out of favor with his countrymen and was driven from Athens by the decision taken on the basis of ostracism. Ironically, one must recognize the fact that Themistocles spent the last years of his life in the areas belonging to Persia. Artaxerxes gave him authority over the Greek colonies mentioned above for his excellent services as a governor. Myus belonged to the Delian League, which was officially created around 478 BC in order to defend the Ionian cities against Persia. As the smallest of these cities, Myus was obliged to pay the lowest premium. It is known that in 390 BC the city was still independent, and even had some territorial disputes with Miletus. In 201 BC, Myus was conquered by Philip V of Macedon, who then placed the city under the control of Magnesia on the Maeander, in exchange for food for his army. However, soon afterward, Myus deteriorated so much that it lost the remnants of its independence, and was incorporated formally into Miletus in the form of so-called synoecism. It was the amalgamation of villages in Ancient Greece into poleis, or city-states. In Roman times, the residents Myus finally decided to move to Miletus, taking with them all their belongings and the statues of gods. Since then, the town fell into disrepair and was never rebuilt.